Güzel insanlarla güzel gezginleri buluşturan Avrupa Rüyası sponsorluğunda gerçekleşen Gezgin Zirvesi, pek çok bakımdan benim için oldukça farklı bir etkinlik deneyimi oldu. Öyle ki, ilk defa gerçekten gezen, günümüz "travel blogger" popülizminin pr'ına uzaktan bakan, buna ihtiyaç hissetmemek şöyle dursun, gerçek gezme eyleminin aslında bu ambalajın dışında, bambaşka bir içsel yolculuk olduğunu söyleyen gezginlerle bir araya geldim.
Bir seyahat yazarı olarak gezmenin ve seyahat etmenin felsefesini tartışabildiğim, yürüyerek, otostopla, bisikletle, motorla seyahat eden bu güzide konuşmacılar, gezerken üreten, üretirken düşünen ve düşünürken de kendini bulan sessiz, fakat konuştuklarında anlatacak bir dolu eşsiz bilgi ve tecrübeye sahip, dünyayı, kendini, insanı tanıyan, dahası insanı bir de yolda tanıyan gezginlerdi.
Naçizane çoğunu ismen, pek azını yakinen tanıyan biri olarak, varlıklarından dahi haberdar olmadığım bu gezginler karşısında hayli heyecanlandım. Onlar adına gururlandım, kendi adıma etkilendim, mutlandım. Zira, yürüyerek seyahat etmek, Oruç Aruoba'ya selam göndermek, bir coğrafyayı karış karış gezmek uzun zamandır aklıma düşse de, henüz ruhuma sızamamıştı. Beni böylesine, kendime rağmen bir karar almaya iten Gezgin Zirvesi, kim bilir kimlerin duygu ve düşüncelerine sirayet etti, kimlere ne kadar derinden dokundu?
Kimsecikler darılmasın, kırılmasın, her gezginin yeri, durusu, kendini konumlandırışı şahsına münhasır. Her biri ayrı değerli, her biri biricik. Ben derim ki, beni bu zirvede en çok etkileyen çeşitlilik. Her daim sosyal medya hesaplarımızdan takip ettiğimiz, tavsiyelerini rica ettiğimiz ve hatta belki de rotalarından gittiğimiz, evimizden biri gibi olan gezginlerin dışında da, bambaşka bir dünya var. Bambaşka isler yapan, bambaşka gezen, bambaşka düşünen, bambaşka konuşan, bambaşka yaşayan... Bambaşka hisseden, bambaşka seven, bambaşka üzülen, bambaşka şeyleri dert edinen, bambaşka paylaşan... Bambaşkalık iyidir.
Daim olsun!
Henüz yorum yok.