Belçika'nın başkenti Brüksel’e ilk kez gidiyorsanız, yapılacak şeyleri ve görülecek yerleri listeleyebileceğiniz pek çok kaynak bulmuş olma ihtimaliniz yüksek. Ancak bilinmesi gereken şeyleri de öğrenmenizde fayda var. Şehirden daha fazla keyif almak, yerel yemekleri tadabileceğiniz daha eşsiz yerler bulmak gibi daha önce gidenlerin görmediği ve yapmadığı şeyleri bulmanıza yardımcı olabilecek tavsiyeleri Brüksel’e seyahat ederken bilinmesi gereken 10 şey yazısında okuyabilirsiniz.
Brüksel küçük bir şehir olmasına rağmen tam 19 belediyesi bulunuyor ve bu da görülebilecek çok farklı yerler olabileceği anlamına geliyor. St. Gilles’te her zaman trend olan kültürlerin bir araya gelişinden Ixelles bölgesine kadar, ziyaretçilerin sadece Büyük Saray’la yetinmemesi gerektiğini ve daha fazlasını da keşfedebileceğini bilmeleri gerekiyor.
Brüksel’in havası çok değişken. Günlük güneşlikken bir anda yarım saatlik yoğun yağmura dönebiliyor, ancak sonra tekrar güneş kendini gösteriyor. Neyse ki yağmur yağsa da şehirde bunu avantaja çevirmenize yardım edecek birçok yer var. Mont Des Arts’ın hemen yanında yer alan Müzik Enstrümanları Müzesi’nde her enstrümanın çıkardığı eşsiz sesleri kulaklıklar ile dinleyebileceğiniz devasa bir yer bulunuyor. Cinquantenaire Park’ta yan yana bulunan Kraliyet Askeri Müzesi ve Autoworld de ayrıca görülmeye değer. Birinde farklı dönemlere ait antik asker üniformaları, silahları, araçları ve askeri mühimmatları sergilenirken diğerinde motorlu araçların tarihi sergileniyor.
Brüksel yemyeşil doğası ile de öne çıkan bir şehir. Gezip dolaşabileceğiniz sayısız parktan özellikle Sonian Forest kesinlikle görülmesi gereken bir doğa harikası. Brüksel’in güneydoğu köşesinde, yoğun ağaçlıklı ve hayli büyük olan Sonian Forest, öğleden sonra güneşinin tadını çıkarabileceğiniz nefis bir yer. Kayın ağaçları ile meşe ağaçları insana huzurdan başka bir şey vermiyor.
Brüksel’in görülmeye değer meşhur parklarından diğerleri olan Bois de la Cambre, Petit Salon Square, Mont Des Arts ve Park du Cinquantenaire, güzel havalarda hem tertemiz havayı solumak, hem yerel yaşamın akışını izlemek hem de vakit geçirmek için tercih edebileceğiniz yerler.
Brüksel’de inanılmaz bir moda kültürü olduğunu bilmeniz gerekiyor. Belçika modasının DNA’sı açık, gerçek dışı ve avant-garde olarak nitelendirilebilir. Bu yüzden alışveriş için bütçenizi iyi ayarlayın çünkü muhteşem dükkanlarla dolu sokaklar sizleri bekliyor olacak!
Konu pazarlar olunca Brüksel’de muhteşem seçeneklerin ardı arkası kesilmiyor. Yerel tatları tadabilir veya antik hazineleri keşfetmek için tura çıkabilirsiniz. Açık pazarlar arasında Flagey ve Chatelain en gözde olanları. İkisi de ev yapımı yiyeceklerden uluslararası Tay ve Pakistan mutfağına kadar çok geniş bir yelpazeye sahip. Organik ürünler satan Marche de Tanneurs da meraklılarını fazlasıyla memnun edebilecek bir yer. Yiyecek pazarlarına ek olarak ikinci el antika arayanlardansanız Jeu de Belle bit pazarında çok uygun fiyatlara eşyalar bulabilirsiniz. Avrupa’nın en iyi antikalarının bulunduğu Petit Sablon’a gittiğinizde iyi bir fiyat alabilmek için sıkı pazarlık yapmaktan asla çekinmeyin.
Belçika’da biranın şakası yok. Her bira kendine özel bardağında geliyor ve doğal aromalarını ortaya çıkarabilmesi için gerekli oksijeni alabileceği özel bardaklarda servis ediliyor. Yemek konusunda ise Belçika lezzetleri sınırsız. Elbette yemekler ne kadar özel yapım olursa olsun yanında patates kızartması her zaman geliyor. Belçikalılar ile patates kızartmasının (French Fry) Belçika’ya ait olduğu konusunda hemfikir olmanız sizin yararınıza olacaktır. Tatlı konusunda ise Belçika tam bir cennet. Waffle, macaron veya çikolata konusunda dilediğiniz kadar yüksek beklentiye girebilirsiniz ve bunun karşılığı her zaman çok yüksek meblağlar olmuyor.
Avrupa başkenti Brüksel’de her zaman eğlenceli şeyler oluyor. İster müzik festivali, ister çikolata etkinliği ya da film festivali olsun, şehirde çok güçlü bir kültürel etkinlik ajandası hakim.
Şehir içinde yapılacak şeylerin sayısı çok fazla olsa da ülke içinde günübirlik seyahat etmek için en iyi başlangıç noktası yine Brüksel. İşte burada Belçika’nın küçük boyutları avantaja dönüşerek ziyaretçileri tek bir gün içinde kıyı şeritlerine, Ardenler’e veya başka bir Belçika şehrine gidip gelmesini sağlıyor.
Büyük Saray bölgesinde bulunan ikonik bir heykel Manneken Pis, bazı turistleri için tam bir hayal kırıklığı. Çünkü herkesin beklentisi daha büyük bir heykel olacağı yönünde. Karşınızda küçücük bir çiş yapan çocuk heykeli gördüğünüzde şaşırmayın. Sık sık heykelin egzotik kıyafetler ile giydirildiğini de görebilirsiniz.
Brüksel’de ve Belçika’nın merkezi olan yerlerde hemen herkes Fransızca konuşuyor. Sınıra yakın yerlerde de Felemenkçeyi sık sık duyulabilirsiniz ancak İngilizce biliyorsanız da rahatlıkla iletişim kurabilirsiniz. Brüksel’in uluslararası bir şehir olmasından dolayı İngilizce de ana dil kadar kabul görüyor ve ülkenin insanları da kendi dillerini bilmeyen insanlara karşı oldukça nazik ve anlayışlılar.
Avrupa Rüyası EKO ve PLUS ile ziyaret edebileceğiniz Brüksel, Avrupa Birliği’nin önemli kurumlarına ev sahipliği yapmasının yanı sıra, sokaklarından müzelerine görmeye değer pek çok cazibeye sahip. Rengârenk grafitileri, antikacıları, butikleri, çeşit çeşit biraları, dinamik müzeleri ve yeni Belçika mutfağı ya da füzyon mutfağını tanıyacağınız restoranlarıyla kesinlikle harika bir Avrupa şehri.
Henüz yorum yok.