Cannes’a Gitmeden Önce İzlemeniz Gereken Altın Palmiye’li 5 Film

Fransa'nın ilk tatil destinasyonlarından Cannes, günümüzde Avrupa'nın en popüler tatil beldelerinden olmasının yanı sıra, tüm dünyanın heyecanla takip ettiği Cannes Film Festivali ile de oldukça ünlü. Avrupa Rüyası EKO ve PLUS ile ziyaret edebileceğiniz, Côte d'Azur ruhunu en iyi yansıtan kentlerden olan Cannes, yalnızca yaz aylarında değil yılın dört mevsimi ziyaretçilerine farklı bir atmosfer yaşatan etkinlikleriyle de kendini vitrinde tutmayı biliyor. Cannes Film Festivali ise bu etkinliklerin en önemlisi. Her yıl Altın Palmiye (Palme d'Or - Golden Palm) alan filmleri aylarca tartıştığımız, eşsiz filmlerden haberdar olmamızı sağlayan festival, milletçe gururumuzu okşamayı da bildi.

1 YOL (1982)

Elbette ilk sıradaki YOL! Halen izlemediyseniz, mutlaka ama mutlaka izlemeniz gereken, yüzünüzde bir tokat patlatıp derin derin düşünmenizi sağlayan muazzam bir film. Üstelik ironik şekilde otobüsle Avrupa turuna çıkmadan izleyebileceğiniz, en değerli içsel yolculuk filmlerinden biri. Senaryosu Yılmaz Güney tarafından yazılan, Şerif Gören tarafından yönetilen ve özgün müziği de Zülfi Livaneli tarafından bestelenen YOL’un aldığı Altın Palmiye, halen Türk sinema tarihinde kazanılan en önemli ödüllerden.

2 LA DOLCE VITA (1960)

İsmi, İtalya’nın başkenti Roma ile özdeşleşen LA DOLCE VITA, şehir yaşamının yozlaşan kültürü ile yaşanan ahlaki çöküşü, Marcello Rubini isimli gazetecinin gözünden anlatıyor. Fellini'nin yazdığı ve yönettiği 1960 yapımı bir İtalyan drama filmi olan LA DOLCE VITA’nın önemli bir sahnesi de Roma gezilecek yerlerde mutlaka görülmesi gereken Trevi Çeşmesi ve çevresinde geçiyor. Avrupa Rüyası ile Roma’ya gitmeden önce de izlenmeli!

3 THE PIANO (1993)

Yine çok etkileyici bir festival filmi olan THE PIANO, sizi Yeni Zelanda'nın batı kıyısındaki yağmurlu çamurlu bir kasabaya, 19'uncu yüzyılın ortalarında kurulmuş bir sessiz piyano sanatçısı ve kızının yaşamına götürüyor. Piyano çalmak için müzisyenin tutkusu ve satıldıktan sonra piyanosunu yeniden kazanma çabaları etrafında dönen film, Altın Palmiye haricinde pek çok ödül kazandı. Jane Campion tarafından yazılıp yönetilen, soundtrack’leri Michael Nyman tarafından yapılan filmin, o dönem 11 yaşında olan çocuk oyuncusu ise sonra OSCAR kazandı.

4 KIŞ UYKUSU (2014)

Çok başarılı bir Nuri Bilge Ceylan filmi olan Kış Uykusu, hayatı İstanbul’da geçmiş ancak Anadolu’da yaşayan bir tiyatro oyuncusunun, kendisiyle, hayalleriyle, sevdikleri ve taşrayla kurduğu iletişimsizliği anlatıyor. Aile, eş, çalışan ve işveren bağlarına, çaresizlik, hayal kırıklığı ve önyargıların eklenmesiyle muazzam bir dram yaratan Nuri Bilge, filmin senaryosunu eşi Ebru Ceylan ile birlikte yazmış. Zira bir kadın dokunuşu olduğu hemen hissediliyor. Yılmaz Güney'in yaptığı YOL'unun ardından Altın Palmiye kazanan ikinci Türk filmi!

5 THE PIANIST (2002)

Elbette halen izlemeyen varsa, ABD’ye girişi yasak olan Roman Polanski’nin yönetmenliğini yaptığı THE PIANIST, Cannes Film Festivali’ne damga vuran politik bir duruş olmuştu. Ronald Harwood tarafından yazılan ve Adrien Brody'nin rol aldığı film, aslında biyografik bir drama filmi. İkinci Dünya Savaşı’nda bir piyanistin yaşamından kesit sunan film daha sonra OSCAR da kazandı.

Bu liste için çok gerilere gitmedim, herkesin kendinden bir şeyler bulacağı filmleri seçmeye çalıştım. Zira, Yılmaz Güney’den Nuri Bilge Ceylan’a, Terrence Mallick’ten, Haneke’ye dek gönlümüzde taht kuran filmlerin her biri Altın Palmiye’nin ışıltılı gölgesinde parlamaya devam ediyor. Bu güzeller güzeli Fransız kentini ziyaret etmeden önce, Cannes Film Festivali ile daha fazla bilgi sahibi olmak için siz de birçok şaheser film bulabilirsiniz.

YORUMLAR

  • Henüz yorum yok.

YORUM YAP