Ormanları, nehirleri ve göllerinin yanı sıra Kraków ve Gdańsk gibi şık ve sıcak kentlere, enerjik başkent Varşova'ya da ev sahipliği yapan Polonya, Orta Avrupa'da, zengin tarihi ve rengarenk mirasıyla kuzeyde Baltık Denizi’nden Tatra Dağları'na dek uzanan bir coğrafyada yer alıyor. Yaratıcı ve girişimci etkinlik ve festivalleri, eğlenceli gece hayatı, modern mimari yapıları, eşsiz gezilecek yerleri ve bakir doğal güzellikleri ile Polonya her geçen yıl daha fazla ziyaretçi ağırlıyor.
Polonya’ya gelip doğal güzelliği görmeden olmaz! Ülkenin güneyinde yer alan ve 1954’de kurulan Tatra Ulusal Parkı, çoğunlukla orman, çimenlik alanlar ve sayısız taş oluşumlarına sahip. Mağara keşfi yapmayı sevenlerdenseniz, parkın 650 mağarasını ziyaret edebilirsiniz. Tüm ülkede en çok ziyaret edilen ulusal park olma özelliğine sahip olan Tatra tam 270 km uzunluğunda yürüyüş parkuruna da sahip.
Vistula Nehri üzerinde bulunan Torun, Kopernik’in doğum yeri olarak biliniyor ancak tarihi çarşısı ve gotik mimarinin en güzel örneklerinden olan belediye binası da en önemli özellikleri arasında. National Geographic Polska, bu gotik şaheseri dünyanın en güzel 30 yeri arasında göstermişti. II. Dünya Savaşı’ndan nispeten az hasarla kurtulduğundan halen orta çağ dönemine ait binalar şehrin her yerinde görülebiliyor.
Bialowieza Ormanı, bir zamanlar Avrupa’nın tümünü kaplayan devasa ormanların günümüze kadar ulaşmış olan kısmı! Polonya ile Belarus arasındaki sınırda yer alması sayesinde, ziyaretçiler de yürüyerek ya da bisiklet ile ülkeler arası geçiş yapabiliyorlar. Bialowieza aynı zamanda Avrupa bizonunun yaşadığı tek yer olma özelliğine de sahip.
Vistula’nın doğusunda yer alan Lublin, 6. yüzyıla dayanan bir pazar bölgesine sahip olan bir başka şehir. Polonya’nın doğu sınırında yer almasından dolayı yüzyıllar boyunca ülkeyi işgal etmek isteyen düşman güçlerine karşı savunma hattı olarak hizmet eden kent, aynı zamanda ülkedeki en geniş Yahudi topluluğuna da ev sahipliği yapıyor.
Bir Orta Çağ kenti olan Malbork’un görülmesi gereken en bilinen yeri Marienburg Kalesi. Töton şövalyelerinin karargâhı olarak 13.yüzyılda inşa edilen Avrupa’nın en büyük gotik kalesi, ismini Virgin Mary’den (Bakire Meryem) alıyor. Üç farklı kaleden oluşan Malbork, yapımında yalnızca tuğla kullanılmasından dolayı dünyanın en büyük tuğla kalesi olma özelliğine de sahip.
Avrupa Rüyası PLUS ile ziyaret edebileceğiniz Polonya, Avrupa’nın baş döndüren kaotik yerleşimlerinden uzak, bozulmamış bir kültürel birikime sahip. Köklü Yahudi mirasına da ev sahipliği yapan ülke, çağlar boyunca yaşayan bir mimarlık laboratuvarı olarak kabul ediliyor. Gotik, Rönesans, Barok ve Art Nouveau mimari tarzlarını gururla taşıyan şehirleri, Orta Çağ kaleleri ve şahane doğası Polonya’yı en güzel Avrupa ülkelerinden biri haline getiriyor.
Henüz yorum yok.